Bugün 30 Mart. Mahir Çayan ve yoldaşlarının katledilişinin yıl dönümü. Mahir Çayan ile ilgili ne okusam aklıma Küba’lı bir devrimcinin, ölümünden yıllar sonra Che Guevara için söylediği “Bize katılmasından itibaren her şeyin hızla değişmeye başladığını gördüm. Gördüğüm en zeki adamdı. O gerçek bir devrimciydi.” cümlesi geliyor.
Mahir Çayan ve yoldaşları ile ilgili her okuduğum kitapta gördüğüm ortak nokta; kısacık yaşamlarına kocaman bir müktesebat sığdırmaları ve o dönemde hepsinin az da olsa TİP’in rahle-i tedrisatından geçmeleriymiş.
68 ve 78 kuşağının en önemli özelliği kütüphaneye gitmek ve kitap okumaktı. İstenilen kitabı bulmak, bulunsa da almak çok kolay olmaması bir yana, bu kitaplar yabancı dillerden Türkçe’ye çevrildiği için kavramların tam karşılığını daha kolay ve doğru anlamayı sağlaması da başlı başına bir sorundu.
Devrimci mücadele içinde Mahir Çayan önder kimliğini tartışmasız daima korudu. Ama bunun tek başına yetmeyeceğini bildiğinden, sol ve sosyalist dünyaya ait en başat yapıtları da okuması ve bunları aktarması gerekiyordu. İşte bu yapıtlardan biri olan Kuusinen’in “Diyalektik Materyalizm” kitabı alınır.
Evde üç arkadaşı daha var. Ülkü, Öney ve Veysi Sarısözen. Kitap çevirisinde Osmanlıca ve Fransızca terimler çok sık kullanıldığından üç arkadaş beraberce okuyup, anlamakta zorluk çektikleri terimlerin ne anlama geldiğini çözmeye çalışırken, bu sefer hiçbir şey anlayamadıkları terimler çıkar karşılarına. Kitapta; “Daha yüksek şekiller, daha aşağı şekillere icra olunmazlar. Örnek: Fizyolojik prosesüslerde bir mekanik hareket bu prosesüslere katılan unsurların mekan içinde yer değiştirmesi görülür, fakat fizyolojik fenomenler bu unsurların yer değiştirmesine icra edilemez” cümlesi var.
Dört genç arkadaş sabaha kadar tartışırlar fakat bu cümledeki terimlerin ne anlama geldiğini bir türlü anlayamazlar. Bunun üzerine Zeytinburnu TİP İlçe Başkanlığı’na gitmeye karar verirler.
TİP Zeytinburnu İlçe Başkanı Cemal Güner emekli bir felsefe hocası ve iyi bir sosyalisttir. O zamanlarda TİP’in bütün örgütlerinde eğitim için bir kara tahta bulunmaktadır. Cemal Hoca; eline bir tebeşir alır, kara tahtaya ilk önce bir nokta, daha sonra bir daire çizer. Noktayı işaret ederek “Bu bir pirinçtir” dedikten sonra, daireyi gösterir. “Bu da bir tencere pilavdır” der ve sözlerine şöyle devam eder. “Pirinç; pilav haline gelir ama pilav hiçbir zaman pirinç haline gelmez çünkü pirinç aşağı seviyeden fenomendir. Pirinç pilavı ise yüksek seviyeden prosesüstür. Bu prosesüs yeniden o aşağı seviyeden fenomen haline gelmez.” Dört arkadaş anlayamadıkları bir terimin bu kadar basit olduğunu görünce gülmeye başlarlar.
Son yıllarda, sahte Abdurrahman Çelebilerin, bolca cahil ve sahte kahramanların cirit attığı ülkemde Mahir ve yoldaşları da bizim Che’lerimiz; kısacık yaşamlarına çok şey sığdırmış, ülkemingerçek kahramanları ve “Ateş hırsızlarıdır.” Ruhları Şad olsun…
TURGAY EMİNOĞLU